Dedesi ile sabah gezileri meşhur bizim ufaklığın…
Ama sabah dediysem dokuz on anlaşılmasın saat
sabahın en ama en geç sekizinde sokakta bizimkiler…
Tanımadığı esnaf yok.
Yufkacısından, fırıncısına, kuru temizlemecisinden, eczacısına kadar
Herkes ile bir hukuğu var Yiğit Alp efendinin
Öyleki bazen onunla girdiğim dükkanlarda insanların tepkisi “Siz Yiğit Alp’in annnesi misiniz?” oluyor.
Yolda yürürken yanımızdan geçen teyzeler bizimki çıkmış dışarı gene diye laf atıyorlar
Ve benim oğlum hiç tanımadığım insanlara öpücükler gönderiyor…
Fırına giriyoruz mesela, belli bizimki oranın gediklilerinden
Hemen eline sevdiği susamlı çubuk veriliyor…
İlk başta ben yok yemez Yiğit Alp onu dedim
Malum tuzlu yemesin istedim
Ama fırıncı amca gayet kendinden emin ” Yok yok yiyor” dedi…
Böyle böyle öğreniyorum dede ile kaçamaklarını
Ben de arada sırada olan az zararlı kaçamaklara hayır demiyorum…
Çocukluk anılarımızda o kaçamaklar değil mi ki en güzelleri…
Sonra bir apartmanın bahcesinde ordekleri besliyor yaşlı bir amca
Kırk yıl önünden geçsem ben görmem ama bizim çete keşfetmiş bu ördekleri
Şimdi yeni dostları ördekler ve bunları besleyen amca
Karşıdaki tekelde tavla oynayan amcaların da sözü var sonra
Tavla oynamasını öğretecekler bizimkine…
Mahallede bir çevresi, itibari var oğlumun..
Bildiğin mahalleli yani
Ben severim zaten bu mahalleli olma halini…
Ona buna selam verme, anahtarı unutunca bir dükkanda bekleyebilme
Manavda “abla onlar bekledi sen en iyisi yeşilliği bu gün alma” samimiyetlerini
Benim oğlum da şimdi Erenköylü
Bu konu buraya bağlanmaz biliyorum ama
E haliyle Kadıköylü
Bu durumda da Fenerbahçeli :D