Bu gün Yiğit Alp bezindeki Mickey Mouse’u abi diye sevince birden far kettim ki bizim hayatımızdan televizyon tamamen çıkmış. Hani insanı zeki ve entel gösteren CNBC-e ve belgesel dışında bir şey izlemiyorum manasında değil, bildiğin toparlanıp gitmiş televizyon ben çok da fark edemeden.
Herşey Yiğit Alp doğduğunda iki yaşına gelene kadar ona televizyon izlettirmemeye kararı ile başladı. Daha önce yazmıştım, iki yaşından önce televizyon izlemenin bir sürü olumsuz etkisi var çocuk üzerinde… Bu kararı oğlum için verdiğimi düşünüyordum yakın zamana kadar ama meğer bu benimle de ilgiliymiş.
Önce diziler çıktı hayatımdan, yerli yabancı ne varsa… Öyle ki gezi eylemleri sırasında game of thrones esprilerini anlayamadım :). Sonra haber programları, belgeseller,tartışma programları hepsi çıktı hayatımdan. Hatta İnternet annelerine musallat olan Kuzey-Güney rüzgarına bile kapılmadım. Gezi eylemlerinden beri doğru dürüst haberleri de izlemiyorum. Dünyadan uzak mıyım? Tam tersine dünyanın orta göbeğinde oyalana biliyorum artık. Çünkü daha çok zamanım var.
Televizyonun çıkmasıyla, hayatıma kitap okuyacak, konuşacak, dinleyecek, düşünecek,hayal kuracak daha çok zaman girdi. Kendimi dinleyebiliyorum artık, sessizlik girince hayatıma kendi iç sesimi duyar oldum. Bir de daha iyi konsantre olabiliyorum artık. Evdeki baş köşeden de kaldırdım televizyonu, evin en dikkat çekici yerinde sürekli konuşan bir makine yerine benim için çok özel olan iki resim var artık.
Oğlum için de yaptığım en doğru şey bence, evet canı sıkılıyor arada ama can sıkıntısı ona kendi kendine oyalanmayı, yaratıcılığı öğretmeye başladı, yaşıtlarına göre daha iyi konsantre olabiliyor. Televizyonun iki yaşındaki bir çocuğa bir şeyler öğretebileceğine inanmıyorum.
Her ebeveynin klasik derdidir ya zaman sıkıntısı, zaman bulunamaz çoğu şeye… O zaman öyle çoluk çocuk televizyon seyretmemeli bence, yapacak muhakkak daha değerli şeyler var. En azından oturup sohbet etmek kurmaca bir tarih dizisini izlemekten çok daha anlam katıyor hayata.
Deneyin !