Kategori arşivi: pedagog

Oyun Oynuyoruz 3 Kasım

Bu hafta konumuz şekillerdi.

Hep beraber şekillerle oynadık,

Sert strafordan kestigimiz ucgen, kare ve dairelere kurdan sapladık, bunların biraz daha küçük boylarını kumbaraların içine attık. Bir kabın içine bir şeyleri atmayı çok seven Alp en çok bu oyunda kendini kaptırdı.

Son olarak da Iraz ın daha once bizim icin mukavvadan hazırladıgı kare, ucgen ve daireyi parmak boya ile doyasıya boyadık.

Burada çoğul kullanıyorum ama bu kendini çocuğu ile özdeşleştirmiş anne sendromundan kaynaklanmıyor, yanlış anlaşılmasın. Tüm bu oyunları ben de oynadım,Alp icin oyunu başlatım, gösterdim ve kenera çekildim…

Boyadığımız şekilleri özene bezene astık duvarımıza…

Bu kadar konsantre resim yapmış bir adama saygı duymak lazım en nihayetinde

Oyun Oynuyoruz 14 Ekim

Bu hafta oyun grubundaki tema

“Mutfakta Çok Eğleniyorum; Yaşayarak Öğreniyorum”

Neler yaptık kısmına gelince

Önce yiyecekleri kestik biçtik

Önceden kesilmiş ahşap oyuncak yiyecekleri ahşap bıçaklar ile kestik.

Oynadığımız set PLAN TOYS’un aşağıdaki oyuncağının bir türevi idi

Bunlar ile yeterince oynadıktan sonra sırası ile muz, peynir ve ekmek kesebilirlermiş…

Panik yok kullanacakları bıçak aslında bıçak olmayan ama bıçak gibi davranan şu meyve bıçakları var ya onlardan…

Meyve ve sebzeleri bir kenara koyduk ve oyuncak hamurlarını merdane ile açtık, kestik biçtik mıncıklama işimiz bittikten sonra ahşap havanlara koyup bir güzel ezdik…

En son olarak da krepon kağıtlarını önce bir güzel yırttık, sonra kırptık ve bu parçaları daha önce hazırlanan domateslerin üstüne yapıştırdık…

Bu hafta tam konsantre bir oğlum vardı oyun grubunda hasta olmasına rağmen iyi idare ettik.

Şimdi bu anne oyunları tekrar etmek üzere bu anne internetten oyuncak siparisi vermeye başlar…

Herkese iyi haftalar

Atölye Çocuk

İki haftadır oyun oynuyoruz Iraz ile, daha doğrusu Yiğit Alp oyun oynuyor ben de onunla oynamayı öğreniyorum.

Evet Alp için harika oldu oyun grubu, kendi yaşıtları ile zaman geçirme şansı oldu bunlar zaten hepimizin az çok bildiği gerçekler ama olayın başka bir boyutu da var.

 Biz malesef erken çocukluğumuzdan itibaren bir yetişkinin rehberlliğinden çok müdehalesi altında büyümüş bir nesiliz. Anneme ve babama haksızlık etmek istemem, şimdi şimdi bakıyorum da bize özgürlük alanları yaratmaya, bize müdehale etmemeye özen göstermişler fakat gittiğimiz okullarda, annem çalışırken babaannemle geçirdiğim zamanlarda malesef bu rehberlik etme olayı pek çalışmamış. Aslına bakarsanız şu anda bizim zamanımızdan daha kötü bir eğitim sistemi ile karşı karşıyayız ama en azından beni ümitlendiren başka bir okul mümkün gibi, MONED gibi, Binbir Çicek, Küçük kara balık gibi örnekler var…

Uzun lafın kısası çocuklarımıza müdehale etmeden onlar ile oynamak en azından kendi adıma konuşmak gerekirse bizim nesil için öğrenilecek bir durum. İşte tam da bu yüzden Iraz ile oynamak en azından bana iyi geliyor. Evet bir sürü ve bir sürü kitapta okuduk ama iş uygulamaya gelince sanki biraz kolay olmuyor, düşmesin diye tutma isteğinin, boncuğu yutarsa diye panik olmanın önüne geçmek için gerçekten insanın kendini eğitmesi gerekiyor. İşte tam da bu noktada dedim ya Iraz ile oynamak bana iyi geliyor. Arada sırada babayı da bu oyun gruplarına göndermeyi düşünüyorum, bence o da bunu tecrübe etmeli…

Yani aslında Iraz ile bence sadece küçük adamlar oynamıyor, onların koca koca anne ve babaları da oyun oynamayı keşfediyor. Ve bu anne oyun grubunda çok eğleniyor…

Oyun grubu ile ilgili yazıları montessori kategorisinin altında gorebilirsiniz …

https://anneolmahikayesi.wordpress.com/2012/09/25/oyun-oynuyoruz-22-eylul/

https://anneolmahikayesi.wordpress.com/2012/10/15/oyun-oynuyoruz-14-ekim/

Oyun Oynuyoruz 22 Eylül

Cumartesi günü anne olarak sanırım çıldırdığım bir ana denk geldi,

Bir adet 14 aylık ile birlikte büyükada gezisi üstüne oyun grubuna katıldık.

Hala yorgunum ama olsun çok keyifli bir gündü…

Ada gezisi başka bir yazının konusu olsun, beim ilk oyun grubu tecrübesini anlatasım var.

Öncelikle neden olduğunu bilmemekle birlikte ben pek bir heyecanlıydım.

Hani sanki ona değil bana oyun grubuna gidiyoruz…

Aslında gerçekten birazcık da bana oyun grubuna gitmiş gibi olduk,

Ben Alp’i seyrederken çok eğlendim…

Önce beraber şarkılar söyledik, birbirimize hoş geldin dedik

Sonra da masaların başına geçtik cümbür cemaat

Haftanın konusu

“Renkleri Öğreniyorum; Oynayarak Kendi Renklerimi Yaratıyorum”

Haliyle gelsin parmak boyalar, gitsin oyun hamurları şeklindeydik.

Bu arada parmak boyalar ve oyun hamuru ev yapımı…

Alp pek bir eğlendi, ben de çok eğledim

Bu haftanın ben de kalan özeti şu oldu:

Oyun oynamak icin size aslında sizin oyunu başlatmanıza ihtiyacı var bu yaşlarda.

Yani oyun dediğin bir büyüğün gözetiminde oynanıyor.

Bu işin hassas bir dengesi var sanırım, oyuna teşvik etmekle onu zorlamak arasında, buna dikkat etmek gerekiyor.

15-24 ay arasındaki çocuğunuz için oynamak demek kirlenmek demektir, dağıtarak oynuyorlar bırakın öyle kalsın müdahale etmeyin !

Yani salonun ortasında her ne kadar yere bir seyler sersenizde parmak boya yapmak hiç iyi bir fikir değil en güzeli banyo, balkon gibi yıkanabilir ıslak zeminleri kullanmak

Bir de bu haftadan kalan bir şey var ki benim için çok özel

Alp’in ilk resmi

Kimbilir belki bir gün ilk sergisinde bu resmi asarız.

Tamam abartmış olabilirim birazcık…

Ali Baba’nın Çiftliği

Doğum gününde gelen oyuncakları daha gün ışığına çıkarmamıştım. Her anne baba referans kaynağında söylediği gibi ben de cok oyuncagin bebeğinize fazla geldigine inaniyorum.

Sevgili arkadaşlarımız bize bir sürü güzel hediye getirmişti, sanırım bunlar ile küçük çaplı bir oyuncak reyonu yaratabiliriz. Bu çiftlik de Şenay teyzemizden doğum günü hediyesi. Adı “happyland farm” gibi bir şey ama biz ona Ali Baba’nın çiftliği demeyi uygun bulduk.

Cumartesi günü Iraz küçük hayvan figürleri almamı ve onlarla Yiğit Alp e hikayeler anlatmamı önermişti, kelime haznesi gelişimi için.

İyi ki benden grektiği kadar yaş büyük (kuzenimin iznini almadan aradaki yaş farkını söylemiyim dedim ), iki çocuk annesi bir kuzenim var. Çünkü biz hımm hayvan figürleri alalım o zaman diye düşünürken, onun bize doğum gününde hediye ettiği Ali Baba’nın çiftliği evde bizi bekliyordu. Demek ki tecrübe ile sabit bir mevzuymuş bu konu.

Dört gündür hayvanlarımız ve çiftliğimiz ile oynuyoruz.

İlk başlarda tabiki tablo bu kadar sevimli değildi, çiftlik evi yere , çiftliğin annesi ki kendisine Fatma Teyze diyoruz duvara, koyun ise Yiğit Alp in ağzına gitti ama olsun Ali Baba yı balkondan aşağı uçmadan kurtardık en azından.

Sonra yavaş yavaş Ali Baba traktörün arkasına binmeye başladı. Tamam arada sırada traktörün kaza yapıp yan devrilmişliği var ama olsun .

Bu arada çiftlikte 5 hayvan var, at, inek, koyun, domuz, horoz ve köpek. Hepsi sesli ve hikaye anlatırken o sesleri kullanmak bana bile eğlenceli geliyor ki düşünün biz büyükler pek eğlenceli tipler değiliz.

Hikaye anlatmadığımız zamanlarda Ali Baba’nın çiftliği masanın üstünde hep. Gelip gidip bakıyor arada koyunu ısırıyor nedense hep koyunu ısırıyor, diğer hayvanlar şu an huzur içinde.

Sandalyesine oturup çiftlikle dünyanın en ciddi işini yapıyorum suratını takınıp oynamasına bayılıyorum. Her an ısırabilriim o suratı…

Ama anne orada elinde telefon ile fotoğraf çekmeye çalışıyor ise olayı hemen şirinlik noktasına taşıyıp en yakışıklısından poz veriyoruz kameraya…

Seviyorum ben bu küçük adamı …

İlgilenenler için ürün mothercare early learning center da satılıyor ve tam olarak baby imaginative play oyun grupları altında geçiyor.