Anneligin sorularla bir ilgisi var. Bolca soruya hatta bazen de cevabı olmayan sorulara bulanıyor insan…
Doğumla birlikte gelen tüm o depresif sorulardan tutta, anne sutunu ne artırır, hangi yaşta hangi oyuncak iyi, ben bu cocuga hangi okulu nasıl seçeyim gibi bir sürü soru toplanıp hayatının en orta yerine yerleşiyor.
Ama bir de bazi sorular var ki hani o anlam arayışına düşülen ilk gençlik yıllarında sorulmaya başlanan varoluşa dair sorular bile yanında ilkokul matematik problemi gibi kalıyor. Bu soru kategorisine hayati anlamaya çalışan 2, 5 yasindaki çocuk sorlulari diyebiliriz.
Misal:
Annenin burnunda geleneksel ucuklardan biri çıkar buna efkarlanan Yigit Alp’e uzulmemesini ucugun geçeceği söylenir. Peşinden gelen soru
Peki geçen yaralar nereye gider anne ????
Ya da
Dedenin Yigit Alp için aldigi sevimli tavşan komşu kedisi tarafindan öldürülür. Bahçede oylece yatan ölü tavsanin basina gelenler nasil açıklanır. Kut diye yavrum bu tavsani kedi öldürdü doğa boyle bir şey denmeyecegine göre zavalli tavsanin basina gelenler nasıl anlatilir.
Sanırım formu degise de hayatımızdan çıkmayacak bu sorular ve deseler ki anneligi bir kelime ile özetle derim ki
Annelik demek sorular demekmiş….
Bu arada bizim tavşan hastanede tedavi altinda, henüz sevimli bir kedinin tavsani öldürdüğünü soylemek istemedim…