Alp in yemek yemesini çok kafaya takan bir anne değilim, en nihayetinde yiyecek zorlamaya gerek yok zihniyeti ile 1 sene kadar yaşamayı başardım.
Derken 1 yaş geldi çattı ve Alp az yemeye başladı, herşeyi silip süpürmesine alışık olan ben önce bir iki haftalık iştah kaybı geçer dedim ama geçmedi.
Sonra ufak ufak çevreden bu çocuk az mı yiyiyor ne söylemleri başladı ve evet ben bu nokta sakinliğimi kaybedip aman tanrım oğlum yemek yemiyor diye ortalarda dolanmaya başladım.
Hemen bu konuda ne yapmalı, biricik oğlum iştahsız, vitaminsiz ve de proteinsiz mi kalıyor tanrım pisikolojisi ile okuyup, araştırmaya başladım.
Ve de iyiki doktor Carlos González ‘in “Çocuğum Yemek Yemiyor” kitabına blogcu annedeki yorumlarda rastladım. Kitap hakkında herkes harika demekle beraber, yemek konusunda da pek bir rahat mıydı acaba bu insanlar ? İçimde bir umut ışığı belirdi.
Kitap 188 sayfa ve 188 sayfa boyunca sizi çocuğunuzun yemek konusundaki bilgeliğine inandırmaya çalışıyor. Bunu Dr. González bir cümle ile de özetleyebilirdi ama inanın bana bence %90 ımız ama benim çocuğum gercekten hiçbir şey yemiyor ki diye burun kıvırırdık.
Çocuğunuz aç olup olmadığını biliyor ve bu sebeple aç olduğu zaman yemek yemek istiyor, aç değilse yemeği red ediyor.
Ne kadar normal değil mi?
Ama pratikte ufaklığın midesinin boyutlarını unuttuğumuz için o kadar yemek ile doyacağına inanamıyoruz. Yok yok bu işte bir hata var ben biraz daha yedireyim en iyisi diyip zorluyoruz. Bu arada doktor González zorlamayı çok iyi tanımlamış:
Onu zorlamayın” derken kaşıkla “uçak” yapmayın, şarkılar veya televizyonla oyalamayın, hepsini bitirmesi için vaatlerde bulunmayın, tehdit etmeyin, yalvarıp yakarmayın, çocuğunuz olmasından yararlanmayın, araya büyükannesini sokmayın, kardeşleriyle kıyaslamayın, “iyi” ve “kötü” çocuklardan bahsetmeyin, önündekini yediği takdirde tatlı yeme şartı koşmayın demek istiyoruz.
Yani bırakın adam doyduysa yemesin. Nokta
Bir de olayın şu boyutu var tabi, boyle zorlayarak çocuklara aynı zamanda yanlış beslenme alışkanlıklarını aşılıyoruz. Yani yemek yemek bir ihtiyaçtan çok bir ödül ya da ceza olmaya başlıyor.
Dediğim gibi defalarca neden zorlanmaması gerektiğini anlatmış, ve bence bir annenin buna ikna olması için defalarca anlatılması gerekiyor çünkü hep bir ama oluyor ve kitapta bu ama ya mutlaka cevap buluyorsunuz.
Ben kitabı okuduğumda sonlara doğru kafamda şöyle bir soru belirdi:
Tamam ben kendi istediği ve ihtiyacı kadar yemesi konusunda bundan sonra dikkat edeceğim. Ama en nihayetinde çalışıyorum ve bakımı konusunda destek alıyorum peki bu insanları nasıl nasıl ikna etmeli… Derken iki sayfa sonra şu süper öneri geldi.
Çocuğunuzu zorlamamaları konusunda ikna etmeye çalışın. Akılcı yaklaşım işe yaramıyorsa “Benim çocuğumun mide ağzı açık ,doktoru onu hiçbir şekilde yemek yemeye zorlamamız gerektiğini, aksi takdirde kusabileceğini ve bunun ciğerlerine kaçabileceğini söyledi.” gibi palavralardan çekinmeyin. Bu haklı bir saygı gösterilmesi için yeterli olmalıdır.
Yalan söyleceğim tüm mercilerden özür dilerim ama bazen annelere başka yol bırakmıyorsunuz.
Sonuç olarak, her konuda olduğu gibi yemek konusunda da küçük adamınıza hakettiği saygıyı duymaktan geçiyor herşey.
Konu bu kadar basit.
Cumartesi günü görüştüğümüz Iraz’ın da dediği gibi yemek konusunu boşverin !
Annenin görevi sağlıklı besinler hazırlayıp sunmak sadece, yiyip yemiyeceğine ya da ne kadar yiyeceğine çocuğunuz karar verecek.
Son olarak içimde kaldı, bu kitabı keske hamileyken daha Alp aramıza katılmadan önce okusaydım ne kadar harika olurdu !
